“`html
T24 Haber Merkezi
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “Kemal Memişoğlu, bugün utanmazca ‘Niçin istifa edeyim?’ diyerek skandal bir duruma imza atıyor. Sayısız kez dile getirdik ama bu sefer de somut şekilde ifade edelim: Ailelerinin en değerli varlıklarının, senin İstanbul İl Müdürlüğün ve Sağlık Bakanlığı döneminde inanılması güç bir şekilde hayatlarını kaybetti. Bu, bir vahşettir, bir rezalettir ve bir insanlık utancıdır. O makamda oturan kişi, başını eğmek yerine böbürlenmeyi seçebilecek kadar hadsizlik göstermektedir. İstifa etmeyi düşünüp düşünmediği önemli değil; çünkü hiçbir zaman hesap vermeyecektir. Ne devletin hafızası bunu unutur ne de halkın vicdanı,” ifadelerini kullandı.
CHP Merkez Yönetim Kurulu, saat 16.15’te CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında toplandı. Yaklaşık bir buçuk saat süren toplantının ardından Deniz Yücel, partinin gündem maddeleri ile ilgili basın toplantısı gerçekleştirdi. Yücel’in konuşmalarından bazıları şu şekilde:
“Bu ülkede her geçen gün özgürlükler kısıtlanmakta, hukuksuzluklar yaygınlaşmakta ve adalet sistemine olan güven hızla erimektedir. Ancak AKP hükümeti bu duruma kayıtsız kalmaya devam ediyor. İki gün önce, AKUT’un kurucusu Nasuh Mahruki, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) güvenilmezliğiyle ilgili bir paylaşımda bulunduğu için ‘Halkı yanıltıcı bilgi yayma’ suçlamasıyla tutuklandı. Şimdi ise gazeteciler Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz da aynı suçlamayla soruşturma geçirmekte. Altaylı, tıpkı Mahruki gibi YSK’nın güvenilirliğine dair bir yazı kaleme aldı ve bu nedenle cezasını çekmekte. Altaylı ve Saymaz’ın meslekleri dolayısıyla eleştiri ve yorum yapma hakları vardır.”
“Sürdürülen muhalefetle geri çekilen etki ajanlığı düzenlemesini mevcut yasalarla uyguluyorsunuz”
Genel Başkanımız Özgür Özel, bugün Fatih Altaylı, İsmail Saymaz ve Nasuh Mahruki’nin ailelerini arayıp desteklerini iletti. Gazetecilerin aldığı bilgileri kaynağını açıklamadan yazmaları, ortada bir gerçek değilse tarafların bunu yalanlayabilmesiyle sonuçlanır. Ancak haber yapan gazetecilerin susturulmaya çalışılması, artık gündelik hayatımızın acı gerçeklerinden olmuştur. Bu tip soruşturmalar basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına yönelik ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Sinan Ateş’in ablasına yapılan saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt’u tutuklamayıp ev hapsi verirken, sosyal medya paylaşımında bulunanları tutuklamanız kabul edilemez. Altın kaçakçılığıyla ilgili milletvekillerine dokunmazken, basın mensuplarına soruşturmaların açılması dikkat çekicidir. Israrcı muhalefetimizle geri çekilen etki ajanlığı düzenlemesini mahkemelerin üzerinden geçiriyorsunuz. Hukuku kendi siyasi çıkarlarınız için bir araç haline getirdiniz. Dayatmaya çalıştığınız otoriter sistemde, hukuku hiçe sayarak toplumsal barışı bozuyorsunuz.”
“AKP, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun davasına müdahalelerde bulundu”
Bu ülkede Adalet Bakanlığı, mahkemelere talimat verebilmektedir. Bugün görülecek bir dava nedeniyle Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, kendi görüşlerini hakimleri yönlendirecek biçimde kamuoyuna açıkladı. Kılıçdaroğlu hakkında açılan davada, Tunç adeta bir hakim gibi hüküm cümleleri kurabiliyor. Eskiden % 48 oy almış bir siyasetçi hakkında böylesi cümleler kurup yargıyı manipüle etmek, çok açık bir müdahaledir. Tunç aslında bu davayı çoktan yargılamış ve sonuçlandırmıştır; ayrıca AKP, yargı ile siyasetin karıştırılmasını yargı adına terk ederken, kendi siyasi çıkarlarını gözetiyor.
“Herkese terörist damgası vuran bir yönetim ile seviyesizlik öğrendiklerini sanıyoruz”
Tunç, eğer hatırlamadıysa hatırlatalım: Hakaret suçunu neyin oluşturduğuna mahkemeler karar vermeli. Kılıçdaroğlu, uzun yıllar milletvekilliği yapmış, CHP’nin geçmişteki genel başkanlarından biridir; dolayısıyla eleştiri hürriyetine sahiptir. Bu ülkede hakaretin adresi, AKP’nin kendi genel merkezidir. ‘Cumhuriyetin kurucularına karşı kullanılan çirkin ifadeler’le birlikte, karşıt görüşler hiçe sayılmakta ve hakaret edilmektedir. Bu, bir sindirme ve baskı girişimidir. Ama Kılıçdaroğlu ve CHP’liler asla geri adım atmayacaktır. Bugün Genel Başkanımız Özgür Özel ve partinin tüm kadroları, Kılıçdaroğlu’na destek amaçlı toplandılar.
“İstanbul’da peş peşe yenilgiler yaşadınız”
Ülkemiz Hukukun Üstünlüğü ve Yolsuzluk Endeksi’nde 142 ülke arasında 117. sırada yer almakta. Ancak Adalet Bakanı, muhalefeti hedef alarak Türkiye’yi bu sıralara getirmemek için ‘hukuka güven oranını asılsız yere düşürmeye çalıştıklarını’ belirtiyor. Sanki ortada bir toplumsal gerçek yokmuş gibi bir yanılsama içinde. Yüzlerce hukuksuzluk ve adaletsizlik yapılırken, yokmuş gibi davranmak herkesin kabul edeceği bir durum değildir. Yargıyı partinin çıkarları doğrultusunda baskı altına aldıktan sonra, iktidara muhalif olan herkesi durdurmaya yönelik bir sistem kurmuşlardır. İstanbul’daki seçimlerde yaşanan kayıplar, sonucunda tüm hırslarının bir çıkması olarak görülmektedir. Ülkeyi yönetme yetkisini kaybettiklerini kabullenemedikleri ortadadır. Sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına yönelik açılan davalar da bunun bir yansıması olarak nitelendirilmektedir.
“Esenyurt’taki demokrasi nöbetimiz devam edecektir”
İstanbul’un en kalabalık ilçesi olan Esenyurt’u kaybetmeyi de kabullenemeyen AKP, hukukun üstünlüğünü hiçe sayarak akıllı seçimler yapmadıkları için endişelerini yansıtmaktadır. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutukluluğunun 24. günündeyiz. MYK toplantısında aldığımız kararla, Esenyurt’ta başlattığımız demokrasi nöbetimizi sürdüreceğiz. Unutulmamalıdır ki, halk tarafından seçimi kazanarak göreve gelen bir belediye başkanının asılsız suçlamalarla haksız yere tutuklanması, yalnızca kendisine değil, demokrasimize de yapılmış büyük bir saldırıdır. Bu durum, halk iradesinin göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Yedi ay önce, Esenyurt’taki her iki vatandaşından biri, oyunu Sayın Ahmet Özer’e vermiştir. AKP, bu iradeyi hiçe sayarak siyasal bir operasyon yapmaya çalışmaktadır. Herhangi bir soruşturma veya iddia olmaksızın, belediye meclis üyelerimizin haklarını ihlal ettiler. Ancak itiraz etmekle birlikte, meclis üyelerimiz belediyeye geri dönmeyi başardı. Hiç kimsenin bizim bu demokrasiyi hedef alan susturma girişimlerine boyun eğeceğini düşünmesin.
“Kayyum uygulamalarının kaldırılması için hazırladığımız teklif Meclis’e sunuldu”
Meclis’te gruplarına sahip olan ve olmayan 10 siyasi parti, hukuka aykırı olan kayyum uygulamalarının kaldırılması konusunda destek verdiği kanun teklifimizi Meclis Başkanlığı’na sunmuştur. 21. yüzyılda seçilmişlerin varken, kayyum uygulamalarının devam etmesi demokrasimize leke sürmektedir. Kesinlikle kabul edilemez. Destek veren tüm partilere teşekkürlerimizi iletiyoruz.
“Dakikalarca sürecek bir protestoya dahi tahammülü olmayanların Meclis’te yeri yoktur”
Esenyurt’taki hukuksuzlukların kalbinde İçişleri Bakanı yer alıyor. Devletin polis gücünü kendi siyasi emellerine hizmet etmede kullanmasıyla ilgili olarak, iki gün önce Bakanlık bütçesinin açıklanması esnasında eleştirilen milletvekillerine tahammül edemedi. Bu durum, onların mesleklerini yürütme haklarının ihlalidir. Devletin polisi ile halkın ve milletvekillerini karşı karşıya getirmeye çalışmak, asla kabul edilemez. Haklarında hiçbir suçlama olmayan belediye meclis üyelerimizin kısıtlamaları esnasında, İçişleri Bakanı’nın uygulamalarını halkımıza bildirmekteyiz. Biz asla Meclis’te şiddeti kabullenmedik. Ancak ortada büyük bir dezenformasyon süreci yaşanmaktadır. İlk dakikalarda TBMM Başkanı’nın Genel Başkanımız Özgür Özel’i araması, bunun ne derece çirkin bir hak ihlali olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumu yaratmak istemiyoruz, fakat sorumluluğumuz asla bitmeyecek. Halk, Meclis’i şeffaf işleyen, toplumun sorunlarına çözüm üreten bir yer olarak görmek istemektedir. Eğer İçişleri Bakanı, Esenyurt’ta verilen kanunsuz emir karşısında sabır gösteren milletvekillerine aynı şekilde yaklaşabilseydi, belki de böyle bir ortam yaşanmazdı.
“Bu ülke daha önce birçok bakan gördü ama bir bakanın medya mensuplarına saldırarak bu yanaşma kadar düşüşleri olacak mı?”
“CHP’li belediyelerin uygun şekilde hesap vermeyecek durumu bulunmamaktadır”
AKP yönetimi, yoksullukta eşitlediği kesimlerin sesini kısıtlamak için bütün yolları denemektedir. Bunun yanı sıra, 31 Mart yerel seçim sonuçlarını henüz sindirememiş olan AKP’nin girişimleri, siyasi manevraların nasıl bir çirkinliğe dönüşebileceğini gözler önüne seriyor. Seçmenin gerçek mesajını anlamakta zorlanan ve siyasi ömrünün sona erdiğinin farkına varmayan hükümet, geçmişte başarı gösterdiği İstanbul ve Beykoz belediyelerine yönelik soruşturmalar başlatmaları için emir vermiştir. CHP’li belediyelerin hesap vermeyecekleri düşüncesi yanlıştır. Tüm belediyelerimizde şeffaflık esasına uygun olarak yönetimimizi ve harcamalarımızı halkla paylaştık. Kamu kaynaklarımızla ilgili Olumlu örnekler oluşturarak, sağlıklı ve tercih edilebilir projeleri hayata geçirdik. Emekli, öğrenci gibi gruplara yönelik desteklerimizi de sürdürmekteyiz. CHP’li belediyeler, aldıkları batık bütçelere rağmen halk hizmetini sürekli kılmaya çalıştı. Özel günlerin kutlanması ve toplumsal değerlerin yaşatılması noktasında etkinlik ve organizasyon gerçekleştirdik. Ancak açıkça görülüyor ki, AKP, bu belediyelerle ilgili yeni bir algı yaratmaya çalışıyor. Kimse, bizim bu soruşturmalardan dolayı korkmamızı veya endişe duymamızı beklemesin.”
“Hodri meydan diyoruz. Bütün belediyeler denetimden geçsin”
Yargının baskı ve talimatlarla yönlendirilmesiyle CHP’li belediyeleri yıpratmaya yönelik çabalar kesinlikle sonuçsuz kalacaktır. AKP’li belediyelerin denetimi de bizim kadar cesaret gerektiriyor mu, bundan emin değiliz. Hodri meydan, tüm belediyeler denetimden geçsin. Kim kamu bütçesini halkın yararına kullanırken, kim kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorsa ortaya çıksın. Olanakları gasp etmeye çalışan, 31 Mart’ın intikamını almak amacıyla kurulan bu düzmece soruşturmalar karşısında, bizim cevaplarımız çok açıktır: Algı operasyonlarınız, halkın gerçek gündemini örtmeyecektir. Türkiye’deki demokrasiyi yok eden, özgürlükleri kısıtlayan ve halk iradesini gasp eden AKP, artık tarihe karışmalıdır. İlk seçimde halkımız, onlara unutulmaz bir ders verecektir. AKP ve onların yanında olan medyaya sesleniyoruz: İstediğiniz kadar gündemi değiştirmeye çalışın; biz, halkımızın gerçek sorunları ve dertleriyle ilgilenmeye devam edeceğiz.”
“Asgari ücret, hak edilenin verildiği bir seviyeye ulaşana kadar mücadelemiz sürecek”
İstanbul Planlama Ajansı’na göre, İstanbul ortamında dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 73 bin 700 lira olarak tanımlanmıştır. Bugün asgari ücret, bu rakamın yalnızca %23’ünü karşılayabilmektedir. Seçimlerden önce ‘asgari ücrete iki-üç zam yapacağız’ diyenler, şimdi de ‘En düşük ne kadar verdiğimizle nasıl uyum sağlarız?’ diye düşünmekte. Asgari ücretin, bir pazarlık konusu olmaktan çıkıp gerçek ihtiyaçları karşılayacak bir seviyeye ulaşana dek, bu mücadeleye devam edeceğiz. Geçtiğimiz hafta Balıkesir’de, 78 yaşındaki bir gece bekçisi inşaattan düştü. 78 yaşında bir bireyin, geçim için çalışmaya zorlandığı bir düzende, böyle trajik bir olay meydana gelmiştir. Hiçbir birey bu yaşta, geçim kaynağı olmaksızın yaşamını sürdürmek zorunda kalmamalıdır.
“Adaletsiz vergi sisteminin sorumlusu AKP, vergide adalet sağlamak için gereken adımlar atılacaktır”
Hiçbir çalışma sahibi, vergi borçları affedilen bir sistem içinde yer almak istemiyor. İşçiler, memurlar, emekliler ve esnaflar için ortak olan bu vergi adaletsizliği, ülkemizin ciddi sorunlarından biridir. Anayasa’nın 73. maddesi, ‘Herkes, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür’ demektedir. Yani vergi toplanırken, gelir durumuna göre adalet sağlanmalıdır. Fakat Türkiye’de, herkesin aynı oranda ödemesi gereken dolaylı vergilerin oranı %65’e yükselmiştir. Sürekli vergi affı düzenlemeleri de hiç duraksamadan devam etmektedir. Dolayısıyla, dengesiz ve adaletsiz bir sistem ortaya çıkmıştır. Vergisini zamanında ödeyenlerin cezalandırıldığı, ödemekten kaçınanların ödüllendirildiği bu çarpık yapıdan bir an önce kurtulmalıyız. Geçen sene, vazgeçilen vergi tutarı 666 milyardı. 10 bin liradan 12 bin 500 liraya çıkarılan emekli maaşını daha yüksek hale getirebilirlerdi. Ama bunun yerine 666 milyarlık vergi gelirinden vazgeçmeyi seçtiler. Adaletsiz vergi düzeninin mimarı AKP’ye inat, CHP iktidarında vergide adaletin sağlanması için gerekli düzenlemelere hızlıca başlayacağız. Asgari ücretlileri, emekçileri kaynağında yapılan vergi kesintilerinden kurtaracağız ve herkesin kazandığına göre vergilendirilacağı daha adil bir sistemin oluşmasını sağlayacağız.
“Asgari ücret, 2025’in ilk altı ayı için 30 bin lira olmalıdır”
Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek, ‘Asgari ücret hakkında yorum yapmam doğru değil’ demiş. Değerli Bakan, eğer siz asgari ücret hakkında yorum yapmayacaksanız, o zaman kim yapacak? Tarım Bakanı mı, yoksa Spor Bakanı mı? Mehmet Şimşek’e buradan sesleniyorum: Bu ülkede, içi boş ürünler ve askıda ekmek uygulamaları yaşanırken, ‘Çalışanlarımızı hiçbir zaman enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz’ demek, tamamen bir yanılsama ve gerçek dışı bir duruma işaret etmektedir. Bu iktidarın altında bulunmadığı bir durum olması gerekiyor; çünkü 2002’de 14,5 çeyrek altına denk olan en düşük memur maaşı, şimdi sadece 7,5 çeyrek altındadır. Erdoğan hükümeti döneminde, en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altından 2,5 çeyrek altına düşmüştür. Asgariye mahsus durum ise 2002’de 7 çeyrek altına denk iken, bugün sadece 3 çeyrek altındadır. Bu gerçekler gösteriyor ki; iktidarın değişmediği sürece, işçinin, memurun ve emeklinin cebinden aldıklarını iade etmeyecektir. Her geçen gün altınlar, vatandaşların cebinden eksilip zenginlerin eline geçmektedir. Buradan bir kez daha ifade ediyorum: 17 bin liralık asgari ücret, 2025’in ilk altı ayı için 30 bin lira olmalıdır.
“Mülakat mağduru öğretmenlerimizin yanındayız”
AKP hükümeti artık son çırpınışlarını yaşıyor. Millî Eğitim Bakanlığı’nın başındaki idareci boş işleriyle uğraşırken, binlerce öğretmenin mağduriyetine neden olmaktadır. MEB, çok sayıda öğretmen adayı meziyetlerine bırakılmadan mülakata maruz kalmaktadır. Yarın saat 10.00’da, mülakat mağduru öğretmenlerimiz, MEB önünde bir oturma eylemi başlatacaklar. Bakan Yusuf Tekin’den mantıklı bir açıklama sağlayana dek bu eylemi sürdürecekler. CHP olarak, onların yanında olmayı sürdüreceğiz. Mülakatların ortadan kaldırılması ve yapılan haksızlıkların düzeltilmesi için mücadelemizi hiç durmadan süreceğiz. CHP yönetiminde mülakat uygulamalarını tamamen sonlandırmayı vaad ediyoruz.
“Memişoğlu, bu trajik olaydan kendisine bir zafer hikayesi çıkarmaya çalışıyor”
“İstifa etmekten ya da affını istemekten kaçındığı için hesap vermeyeceğini düşünmesin. Bir gün mutlaka hesap verecek, Kemal Memişoğlu”
Malum kişi, 2016 yılının ekim ayında İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’ne atanmış ve 2 Temmuz 2024’te Sağlık Bakanlığı görevine getirilmiştir. Bebek ölümlerinin büyük bir kısmı ise boynu bağlı olarak, kendi döneminde yaşanmaktadır. Bugün kendisi, ‘İstifa etmeli miyim?’ diye düşündüğünde yüzsüz bir tavırla ve sessiz bir itirazda bulunmaktadır. Bir kez daha hatırlatıyoruz: Ailelerinin en değerli varlıkları, senin İstanbul İl Müdürlüğün ve Bakanlık görevinde, altından kalkılmayacak boyutta ölmüştür. Demokratik bir toplumda, siyasi sorumluluk ve utanma duygusu olmalıdır. Bir insan, değerli varlıkların kaybından dolayı kötü hissetmeli ve o makamı bırakmalıdır. Bu yaşananlar insanlık adına büyük bir utançtır. Bakanlık koltuğunu işgal eden kişi, gereği kadar başını öne eğmek yerine, kibirle dolu bir tavır sergiliyor. Kemal Memişoğlu, gün gelecek bunun cezasını ödeyecek.”
“Kılıçların çekildiği bir dönemde Mustafa Kemal’in askerleri olmak ne zamandır disiplinsizlik?”
“Teğmenlerimizin Atatürk’e olan bağlılıklarını dile getirmeleri vatanseverliktir”
Genç teğmenlerimizin Atatürk’e olan bağlılıklarını ifade etmeleri, kesinlikle bir disiplin suçu değildir; bu bir vatanseverlik göstergesidir. Burada hedef alınan, TSK’nın itibarını yok saymak ve ordunun değerlerini kısıtlamaktır. Bu saldırı yalnızca teğmenlerimize değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine yapılmış bir saldırıdır. Teğmenlerimizin ihraç talepleri derhal geri alınmalıdır. TSK’ya yapılacak saldırıların sonuçlarının geri dönüşü olmayacaktır; bu fırsatı kaçırmamak adına, bu hatadan dönülmesi gerekiyor.”
“`